29 Mayıs 2013 Çarşamba


Geldim, gezdim, dönüyorum...








Panora avm'nin giriş zemininde  bu mozaik döşemeden yapılan Piri reis haritaya  bayıldım. Yapan büyük ustaların emeğine sağlık...


Mudo ve İkea gezmekten başım döndü :) O nasıl Mudo'ydu yahu, anlatamam yer gök mobilya  kaynıyordu....gördüm ama bu kadarını görmemiştim. Başımı döndürdü resmen :) Mağazayı gezdikçe hep daha güzelini görüyorsun, alacağım olsa karar verip alamam vallahi.










Hoşçakalın :)

22 Mayıs 2013 Çarşamba

............


Bizden haberler....kızım gelmişti ya özlenen yerler gezildi.... 



19 mayıs Gençlik ve Spor  bayramımızı Büyük sanatçımız Kayahan ve eşi Beste Açar'la kutladık coştuk...














Phaselis'e pikniklere gidildi denize girildi. Akşam üzeri  pizzaları alıp sahile gidildi.  Pizzalar yenilirken romantik müzikler eşliğinde ay ışığı ve yakamoz seyredildi.. Sayılı günleri böylece erittik....

Valiz orta yere geldi, yarında kızıma doğru uçuyoruz, artık evcilik oynuyoruz :)

Mutlu akşamlar....

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kızım geldi







Bu resimler de ne diyebilirsiniz. Çünkü kızım geldi, haftaya da beraber Ankara'dayız. Bugün baştan düğün videosuna, resimlere baktık. Rüya gibi geliyor sanki her şey... onca insan bu salonda ağırlanmamış hiçbir şey olmamış gibi günleri ne kadar çabuk eritiyoruz. Kızıma özlediği yerleri gezdiriyoruz ve sevdiği yemekleri yapıyorum. Beraber temizlik yapmayı bile özlemişiz ve işimiz iki elden çabucak bitti :))

Bugün tam buğday unuyla mayalı hamurunu hazırladığım bir de pizza yaptık. pizzamız bol sebzeli oldu. Bu aralar kabağa takmış durumdayım her şeye kabak koyuyorum. pizzada onlardan nasibini aldı. kısaca tarifimiz şöyle; hamurumuz mayalandıktan sonra tepsiye yayılır. İki adet kabak, bir kaç domates, yeşil biber, kaşar peyniri, sucuk ve iki yumurta hepsini rondodan geçirdikten sonra biraz salça, tuz ve sıvıyağ ile karıştırdım. hazırladığım bu harcı hamurun üzerine döküp fırına verdim. O pişene kadar da çayımızı hazırladım. Beş çayımızda karşılıklı yedik. Tabi ki oğluş kabağa biraz mırın kırın etti ama ona da zoraki yedirdik.





Bir tencerede onun çok sevdiği etli yaprak sarması yaptık, yarınki pikniğe hazırlık olsun diye...

 Mutlu akşamlar...


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Ayçekirdekli çörek

Bugün güneşli bir sabaha uyandım ama öğlen üzeri kara bulutlar gökyüzünde gezinmeye başladı. Dün avm de gezinirken bir bluz görmüştüm. onu beyaz pantolonla hayalini kurmuştum ama bedenim olmayınca alamadım görevli başka bir avm şubesinde olduğunu söyledi.  Öğlen üzeri araba ile oğlumla giderken yağmur hızlandı sanki evde hiç kıyafetim yokmuş da acilen almak gerekiyormuş gibi. bu huyuma bazen kızıyorum ama çok beğendiğim şeyi de almak istiyorum. fakat gittiğimizde orada da yoktu, neyse kös kös eve döndük, vazgeçtim. Yağmur daha da hızlandı  eve attık kendimizi. hiç belli olmaz birazdan güneş çıkabilir burası Antalya, havamız her an şekil değiştirebiliyor.


Bu elbiseyi de çok beğendim ama şu an onu giyecek  zaman, mekan yok...


Neyse mutfağa girdim neler yapsam diye. kuskus sever misiniz bilmem ama ben çok severim.  biraz değişik pişirmek istedim. ne yapabilirim derken tencereye biraz sıvı yağ ve salçayı koyup içine bir kabak, bir diş sarımsak rendeledim. biraz piştikten sonra kuskusu döküp şöyle bir çevirip çok az da tereyağ  üzerini kapatacak kadar su ve tuzunu koyup pilav pişirir gibi pişirdim. Bu aralar brokoliye de takmış durumdayım. brokoli kürü uyguluyorum ara öğün olarak brokoliyi haşlayıp bir su bardağı suyunu içiyorum. haşlanmışlarını da yemeklerin yanına ilave ediyorum.


Sonra başka neler yapsam diye baktım. Soyulmuş ayçekirdekleri almıştım dolapta bekliyordu. Hemen bir su bardağı süt, bir su bardağı sıvı yağ, bir yumurta ile mayalı bir hamur yoğurup yarım saat beklettikten sonra şekillendirip pekmezli suya batırıp tepsiye sıraladım ve üzerine ay çekirdekleri ile süsleyip fırına verdim dışarıdan gelen toprak kokusuyla karışan mutfağımız çörek kokusuyla da daha da güzel oldu. 


Şimdi ayaklarımızı uzatıp biraz kitap okuma zamanı, sonrasında çay ile çörekleri test etmeli.... 

12 Mayıs 2013 Pazar

Anneler gününüz kutlu olsun


Anne olan olmayan bütün bayanların anneler gününü kutlarım. Annelik iç güdüsü bütün kadınlarda var diye düşünenlerdenim. Babalık duygusu sonradan öğreniliyor ama annelik içsel bir duygudur.

Annemi çok özlüyorum sevinçlerimi ve üzüntülerimi paylaşmak istediğimde ilk aklıma gelen annem oluyor ama yok. Onu kaybettiğimizde annem 82 yaşında idi. Başsağlığı için gelenler yaşını sorduğunda ve söylediğimde bazılarının hımm 82, bayağı yaşamış deyişi...beni daha da üzüyordu. Sanki ölümü yaşlı diye hak etmişti, ölüm yaşlılara yakışıyordu. Benim annemle aramızda çok yaş farkı olmasına rağmen onu hiç yaşlanmış göremiyordum çok zeki bir kadındı ölüm anına kadar da hafızası çok güçlü idi. Ben de annemin gözünde hep çocuktum, çocuklarımla bir yere gittiğimde hep tembihlerdi karanlığa kalma, karşıdan karşıya geçerken ellerini bırakma diye ama anne her gün bu yollarda işe gidip geliyorum dediğimde de sen yine de dikkatli ol diye uyarırdı. 
Şimdilerde aynı şeyleri daha da fazlasını çocuklarıma ister istemez yapıyorum. Annelik böyle bir şey... 


Mutlu Pazarlar.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

At gitsin, at gitsin....




Bu yazıyı bir kaç gün önce arkadaşım Begonvilli Ev yayınlamıştı. Arkadaşımında  izniyle ben de sizlerle paylaşmak istedim. Begonvilcim çok teşekkür ederim iyi ki varsın :)   Bu yazı benim de çok hoşuma gitmişti. Evde gezinirken  gördüğüm atamadığım gereksiz şeyler, aklıma takılan zaman zaman beni üzen gereksiz sözler hepsi bu yazıdaydı sanki... Bakalım bu yazıda siz kendinizden neler bulacaksınız.



''Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
... Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini (kaset mi kaldı allah aşkına)
Atın.
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o' olayı'
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz, dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini (faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
‘Şimdiki aklım olsa’ları Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
‘O gün’ olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, ne güzel güneş çıktı.

Banu Kiremitçi Bozkurt

Hepimize mutlu haftalar :)

5 Mayıs 2013 Pazar

.......


Dün akşam oğluşun arkadaşı evlendi. Çocuk gibi gördüğüm benim oğluş da büyümüş demek ki.... Çok güzel eğlendik, bayağı kurtlarımızı döktük...Ayaklarımızın üzerine basamaz halde eve girdik...Yeni düğünden çıktın ayol oynayamadın mı? diyebilirsiniz.. İnsan kendi düğününde rüya aleminde oluyor sanki.....Gençlere ömür boyu sağlıklı, mutlu yaşam diliyorum. 


Mutlu pazarlar :)